26 Nisan 2011 Salı

Bu ara başucumdaki kitaplar...


Bunu internetten sipariş verip aldım, aldığım tek çocuk yetiştirme kitabı; konuyu güzel (ve gerçek) örneklerle açıklıyor. 
Bunu canım arkadaşım Hande ödünç verdi; çocukluğumuzdan kalma bir gelenek - kitaplarımızı değiş-tokuş etmek

 
Bu İngiltere'de tanınmış bir televizyon yıldızı olan Caron Keating'in göğüs kanseriyle yedi yıllık savaşının öyküsü - annesi tarafından kaleme alınmış. Çok dokunaklı ama hayatımızın ve sağlımızın değerini bilmemiz için ilham verici.
Bu oğlumun :)

18 Nisan 2011 Pazartesi

İntiharın Genel Provası'ndaydık...

Dün Kadıköy Haldun Taner Sahnesi'nde İntiharın Genel Provası'nı izledik; bu sezon izlediğim en iyi oyundu. Tesadüfen Kovaçeviç'in Profesyonel adlı oyununu da iki ay önce Devlet Tiyatrosu'ndan izlemiştim - o da çok başarılıydı. Emir Kusturica'nın ünlü Underground filminin senaryosu da bu adama aitmiş. Oyuncular çok başarılı; konu ilgi çekici bir kara mizah, sahne, ışığın ve projeksiyonun kullanımı etkileyici, final de çarpıcı olunca bu oyun kaçırılmaz.




http://www.ibb.gov.tr/sites/sehirtiyatrolari/tr-TR/Sayfalar/Oyun.aspx?oyunid=347

(10'luk sistemde beğeni düzeyi: 9*)

13 Nisan 2011 Çarşamba

DEVLET OPERA BALESİ BAHAR KONSERİ'NDEYDİK!

Cuma akşamı buz gibi bir Nisan yağmuru sonrasında Kadıköy Süreyya'da bahar konserini izledik, hem de zemin kat locadan... Bu loca keyfini keşfetmemiz çok iyi oldu, iki defadır konserleri en güzel yerden izleme fırsatı buluyoruz. Konser çok keyifliydi, kasvetli klasik müzik konserlerine benzemiyordu. Orkestra ve şef Murat Kodallı hem kendileri eğlendiler, hem de izleyicileri eğlendirdiler. Tam iki saat ara vermeksizin film müziklerinden jazz formatında konçertolara, müzikallerden daktilo ile çalınan senfonilere tam bir müzik ziyafeti yaşadık.

Tekrarı olursa kaçırılmamalı derim de başka birşey demem. Takipteyim...

(10'luk sistemde beğeni düzeyi: 10*)

8 Nisan 2011 Cuma

İstanbul Film Festivali'ndeydik...

" Ha ha ha " isimli Güney Kore filmine gittik. Çok araştırdığımızdan değil; tarihi oğlumuzun bakım durumuna uygun, evimize yakın ve iş çıkışı ilk seans olduğundan...

Cannes'da nasıl ödül aldığını anlayamadığım bir film. Hani usta bir yönetmenin eline düşse güzel bir sonuç çıkabilecek bir öyküsü var. Ne yazık ki oyunculuklar kötü, mekanlar çirkin (İstanbul'da yaşayan ve denize yakın çalışan birisi için), yenilen yemekler - içilen içkiler iştah kesici ve en zoru; dili (Korece) kulağa hiç güzel gelmiyor...

http://film.iksv.org/tr/film/124

(10'luk sistemde beğeni düzeyi: 3)

7 Nisan 2011 Perşembe

Ben de buradayım...

Bir gün bir kafe+kitapçı açma hayalim vardı; o zamanlar henüz bu konseptte yerler yoktu. Üniversite ikinci sınıfta uygulama projesinde böyle bir mekan tasarlamıştım, Salacak'ta Kızkulesi karşısında iki katlı müstakil bir yapı. Eğimli arazide asma katıyla, eğimli ahşap çatısıyla sıcacık güzel bir kitapçı-kafe... Adı Sütlü Kahve olacaktı. Mağazalarda, ofislerde İngilizce isimler kullanılmasına oldum olası sinir olurum. Sütlü kahveyi de severim, çocukluğumu anımsatır... Blog adı işte buradan geliyor, beğenirseniz sizi de beklerim.

Nasıl bir blog olacak şimdilik ben de bilmiyorum ama amacım gidip gördüğüm filmleri, yerleri, oyunları, okuduğum kitapları, haberleri paylaşmak...